Çalıştığını SANMAK

İş dünyasında her gün karşılaştığımız ama yüksek sesle dile getirmekten kaçındığımız bir gerçek var: Çalıştığını sanmak, çalışmaktan daha yaygın hale geldi. Özellikle beyaz yaka dünyasında… Bugün ofislerde, toplantı odalarında, dijital platformlarda onlarca kişi var. Sürekli “meşgul” görünüyorlar. Excel dosyaları açık, sunumlar hazırlanıyor, toplantılar yapılıyor… Ama soru şu: Gerçekten bir şey değişiyor mu?

1. Yönetici Gibi Davranmayı Bilmemek

Bir pozisyon almak, bir unvana sahip olmak, birinin “yöneticisi” olmak… Bunlar sizi yönetici yapmaz. Ne yazık ki beyaz yakanın önemli bir bölümü, yönetici olmayı “kural koyan, emir veren, rapor isteyen kişi olmak” sanıyor.

Halbuki yönetici olmak, sorumluluk almak demektir. Eylem planı yapmayı, ölçmeyi, analiz etmeyi, sonuçları yönetmeyi ve daha da önemlisi insanları yönlendirmeyi bilmek gerekir. Bugün ise birçok yönetici, ekip arkadaşlarına güvenmek yerine onları kontrol etmenin peşinde; çünkü başka bir katkısı yok. Kendisi analiz yapamaz, aksiyon alamaz, çözüm öneremez… Ama ekipten “günlük rapor” ister.

2. Analiz Etmeyi Bilmemek = Kör Yönetim

Sayılarla dolu bir dashboard’a bakmak, veri ile yönetmek değildir. Veriyi okuyamayan, veriye bakarak sebep-sonuç ilişkisi kuramayan, kök neden analizi yapamayan biri için o veriler sadece süs. Sırf şık görünsün diye yapılmış KPI tablosu, Excel tablosunda yeşil yanan göstergeler…

Gerçekten çalışan biri, verinin arkasını sorgular:

  • Neden bu değer düştü?

  • Bu artışın operasyonel etkisi nedir?

  • Bu sapma hangi sürecin sonucudur?

Çalıştığını sanan biri ise “gösterge yeşil” diye mutlu olur. Bu yüzeysel mutluluk, organizasyonları yavaş yavaş batırır. Çünkü kimse gerçek sorunları görmez, görmek istemez.

3. Liderlik: Oyun Kurmak Değil, Oyunu İzlemek

Liderlik; sorun çözmek, yol açmak, vizyon çizmek demektir. Ama bugün birçok beyaz yaka, kendi işini organize etmek yerine “toplantı organize etmekle” meşgul. Herkes birbirine mail atıyor, herkes birbirini etiketliyor ama hiç kimse “ben bu problemi nasıl çözerim” diye sormuyor.

Örnek mi?
Yeni mezun bir mühendisin önerdiği yalınlaştırma fikrine, 10 yıldır aynı masada oturan “lider” şöyle cevap veriyor:

“Bu fikri önce üst yönetime soralım, sonra düşünürüz.” Yani sorumluluk almıyor. Risk almıyor. Cesaret göstermiyor. Çünkü “gerçekten çalışmak” emek ister, terletir, düşündürür. Çalıştığını sanmak ise konforlu bir illüzyondur.

4. Çalışmak = Efor Değil, Etki Üretmektir

Gerçekten çalışmak, bir efor meselesi değil; bir etki meselesidir. Ofiste geçirdiğin 10 saat, ardı ardına katıldığın 7 toplantı, yazdığın 34 mail… Bunların hiçbiri seni “etkili” yapmaz. Eğer sonunda süreç iyileşmiyorsa, müşteri memnuniyeti artmıyorsa, maliyet azalmıyorsa ya da ekip gelişmiyorsa; çalışmıyorsun. Sadece çalıştığını sanıyorsun.

Sözde Meşgullükten Gerçek Katkıya

Kurumsal hayatta birçok kişi aslında meşgul görünme sanatçısıdır. Gerçek katkı sunmak yerine, sistemin içinde “yoğunluk tiyatrosu” oynar. O yüzden artık şu soruyu sormanın vakti geldi:

“Ben gerçekten çalışıyor muyum, yoksa sadece çalıştığımı mı sanıyorum?”

Çünkü bir organizasyonu ileri taşıyan şey, unvanlar, raporlar, toplantılar değil; düşünen, analiz eden, karar alan ve sorumluluk taşıyan insanlardır. Başta meslektaşlarımın, ardından tüm beyaz yaka camianın bu konuda çuvaldızı kendine batırabildiği günleri görmek dileğiyle.

Copyright © 2014 All Rights Reserved to Oğuz Kaan Çiçek Build with BeTheme.